Bir Konuşabilse

Tokyo'nun neon ışıkları ve yabancı dilin yarattığı mesafede, hayatlarından ve kimliklerinden kopmuş iki Amerikalı, beklenmedik bir yakınlık ve huzur bulur. Bir tarafında kariyerinin solgunluğunu yaşayan bir oyuncu, diğer tarafında ihmal edilen genç bir eş; otel lobisinde başlayan tesadüfî dostlukları, gecenin sakinliğinde dürüst konuşmalara ve küçük, tanıdık anlara dönüşür. Şehrin karmaşası ve iletişim eksikliği, onların birbirlerinde gerçek ve savunmasız halleri keşfetmelerine alan açar.

Film, yalnızlık, yabancılaşma ve insanların birbirine tutunma ihtiyacını zarif, melankolik bir dille işler. Tokyo hem yabancı hem de koruyucu bir arka plan olurken, iki karakterin sessiz paylaşımı izleyicide hem hüzün hem de umut uyandırır. Sonunda geride kalan, söylenmemiş sözlerin ve anların yarattığı tatlı-acı bir yakınlıktır.