Dokuz yaşındaki Oskar, babasını 11 Eylül saldırılarında kaybettikten sonra içine kapanmış ve takıntılı bir yalnızlığın içinde yaşamaktadır. Babasının eşyaları arasında bulduğu esrarengiz bir anahtar, ona bıraktığına inandığı bir not gibi, Oskar'ı şehri karış karış dolaşmaya itecek bir arayışa sürükler. Anahtarın açtığı kapıyı ararken mahalledeki insanlarla temas kurar; bazen yardım gören, bazen hayal kırıklığı yaşayan, fakat her seferinde biraz daha büyüyen bir çocuk portresi ortaya çıkar.
Bu yolculuk, hem fiziksel hem duygusal bir keşfe dönüşür; Oskar, tanımadığı hayat hikâyeleriyle karşılaşırken kendi yasını, öfkesini ve umudunu yeniden değerlendirmeyi öğrenir. Filmin tonu hüzünle umut arasında gidip gelirken, küçük bir çocuğun kocaman bir şehri ve iç dünyasını çözmeye çalışmasıyla insana hem dokunan hem düşündüren bir hikâye sunar.